İslamcılar ve Laiklerin Ötesinde Türk Kadın Hakları
Washington Post Gazetesi/10.12.2014
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde İstanbul İstiklal Caddesi’nde yapılan yürüyüşte bir kadın elindeki megafonla hemcinslerinin sesini duyurmaya çalışıyor. (Resim: Ozan Köseozan Zose/AFP/Getty Images)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 24 Kasım’da bir kadın hakları konferansında toplumsal cinsiyete inanmadığını çünkü bunun doğa kanunlarına aykırı olduğunu ifade etti. Erdoğan’ın bu sözleri Türkiye ve ülke dışında birçok kişinin kızmasına ve hem cumhurbaşkanını hem de iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetini kadın düşmanlığıyla suçlamasına neden oldu. Erdoğan ve partisini eleştiren laikler 2002 den bu yana 12 yıldır süren AKP döneminde, Türkiye’nin kadın hakları konusunda gerileme yaşadığını iddia etmekteler. Bu iddianın Türkiye’de kadınların önemli sorunları olduğu kısmı doğru ancak kökleri derinlerde olan söz konusu sorunların tamamı için İslamcıları suçlamak yanlıştır.
AKP’nin seçildiği 2002 öncesinde de Türkiye bir feminizm cenneti değildi. Başında sosyal demokrat Bülent Ecevit’in bulunduğu 2001 laik koalisyon hükümeti döneminde Türkiye, toplumsal cinsiyet bazında insani gelişmeyi sağlık, eğitim ve gelir seviyesi ölçümleriyle belirten Birleşmiş Milletler Programı Toplumsal Cinsiyet Gelişmişlik Endeksinde, 175 ülke arasında 81. sıradaydı. Türkiye demokrasi ile yönetilen Batı Avrupa ülkeleri yanı sıra Suudi Arabistan (68), Lübnan (70), Ürdün (75), Tunus (76) gibi çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin de gerisinde yer almaktaydı. Benzer şekilde Türkiye, Birleşmiş Milletler Gelişim Programı’nın (BMGP) 2001 yılında yayınlanan Toplumsal Cinsiyet Güçlendirme Ölçümleri’nde de, ki ekonomi ve politika alanlarında yer alma, karar almaya katılım gibi temel konulardaki dengesizliği ölçmektedir, 70 ülke arasında 66. olarak Namibia (29), Botswana (31), Malezya (45) ve Pakistan (58) ardından gelmiştir.
AKP öncesi Türkiye’sinde doğuda yaklaşık her 10 kadından birinin kocası birden çok kadınla evliydi (1926 da kanunla tek eş şartı getirilmiş olmasına rağmen) ve her yıl yaklaşık 200 kız ve kadın “namus cinayeti” adına yakın akrabalarınca öldürülmekteydi. 2001 Temmuz’unda sosyal demokrat başbakan yönetimindeki koalisyon hükümetinin geçirdiği yönetmelik uyarınca, kadın hemşirelik öğrencilerine eğitim öncesi bekaret testi uygulanması söz konusuydu. Demokratik seçimler sonunda Parlamentoya seçilen Merve Kavakçı, başı örtülü olduğu için Meclis’ten çıkartılmıştı. Kavakçıu’nın başörtüsüyle yemin etmesini önlemek için zamanın solcu başbakanı Ecevit kürsüden “bu kadını olması gereken yere götürün!” diye slogan atmıştı. AKP iktidara gelmeden önce Türkiye’de kadının “yeri” böyleydi.
Erdoğan’ın başkanlığındaki ilk hükümet dönemi birçok Türk kadın için umut oldu. 2004’te Erdoğan hükümeti’nin çıkarttığı ceza yasası, birçok kişi tarafından toplumsal cinsiyet ve kadınların cinsel ve bedensel hakları açısından önemli bir adım olarak memnuniyetle karşılandı. Evlilikte tecavüz suç kapsamına alındı, eski ceza yasasındaki ataerkil ve cinsiyet ayrımcı dil kaldırıldı ve Türk mahkemelerince geleneksel olarak namus cinayeti faillerine verilen cezaların azaltılmasını önlemek adına çeşitli önlemler alındı. 2012 Ağustos’unda AKP çoğunluklu parlamento aile içi şiddeti denetleyen bir yasa çıkarttı.
Söz konutusu insiyatiflere rağmen temelde pek bir gelişme gerçekleşmedi. Maalesef Türkiye kadına karşı şiddet konusunda en kötü ülkeler arasına girdi. Örneğin 2002 ile 2009 arasında kadın cinayetleri oranında %1400 e varan bir patlama oldu. 2002 den bu güne Türkiye’de katledilen kadın sayısı 7000 e ulaştı. Resmi kaynaklara göre sadece 2013 de yaklaşık 28.000 kadın tecavüze uğramıştır. Birçok kişinin dediği gibi, Erdoğan’ın cinsiyet ayrımcı politikaları ve sürdürdüğü maço kültürü ülkede başını almış giden toplumsal cinsiyet bazlı şiddet sorununun temel nedenlerindendir.
Ekonomideki büyümede de belirgin bir gelişme getirememiştir. BMGP raporundaki Türkiye’nin Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’sı üzerinden (2011 alım gücü paritesine göre) kişi başına gelire bakıldığında, 2000 de $13.090 dan 2012 de $18.167 ye çıktığı görülür. Başka bir deyişle, 12 yıl içindeki kişi başına gelir artışı %39 olmuştur-ki bunun son 10 yılı AKP iktidarı dönemidir. Dünya Ekonomi Forumu Toplumsal Cinsiyet Endeksi’ne göre Türkiye 2013 de kadınların iş gücüne katılımı alanında %30 la 136 ülke arasında 123. olmuştur. Bir karşılaştırma olması bakımından komşumuz Yunanistan’da aynı oran neredeyse iki katı seviyesinde %59 dur.
Aynı endekste Türkiye, kadınların politik arenada güçlendirilmesi bakımından 103. sıradadır. 2011 parlamento seçimlerinde AKP kadın listesinden seçilmeyi başaran milletvekili oranı %22 iken bu oran laik CHP de %17 olmuştur. Son yerel seçimlerde AKP nin kazandığı 662 il ve ilçe belediyelerinin sadece 6 tanesinin başkanı kadındır. CHP de sonuç biraz daha iyi olmakla birlikte çok yetersizdir: kazanılan 186 belediyenin sadece 7 tanesi kadın başkana sahiptir. Kadınların güçlendirilmesi konusunda hem İslamcıların hem laiklerin Kürt sorununa sahip çıkan Barış ve Demokrasi Partisi’nden (BDP) öğreneceği çok şey vardır-kazanılan 83 belediyenin 23ünün başkanı kadındır.
Bunlara ilaveten BMGP raporuna göre ekonomik gelişme, Türk kadınlarına daha iyi sağlık ve eğitim imkanları olarak dönmekten uzaktır. 2002 de Türkiye BMGP’nın Toplumsal Cinsiyet Gelişmişlik Endeksi’nde (GDI) 169 ülke arasında 70. sıradaydı. AKP iktidarından yaklaşık beş
yıl sonra 2007 de yine GDI endeksinde 70. sırayı koruyan Türkiye aynı dönemde İnsani Gelişmişlik Endeksinde 88.cilikten 79.unculuğa yükseldi. 2008 de Türkiye, BMGP Toplumsal Cinsiyet Dengesizlik Endeksi’nde (GII, daha önceki GDI ve GEM endekslerinin bir bileşiği) 77. durumdayken 2013 de 187 ülke arasında 69.luğa yükselmiştir. Aynı dönemde Türkiye’nin İnsani Gelişmişlik Endeksi de (HDI) 83 den 69 a ilerlemiştir. Tüm bu genel bazdaki gelir, eğitime erişme ve sağlık alanlarındaki ilerlemelere rağmen Türk hükümeti, kadınların toplumsal durumunu yükseltmek ve özellikle kadınların çalışması ve politikada güçlenmesini destekleyecek uzun süredir kangrenleşmiş toplumsal cinsiyet dengesizliklerini azaltma konularında, başarısız olmuştur.
Her ne kadar bu üzücü yazı AKP iktidarlarının başarısızlıklarını yansıtsa da, Türkiye’de kadınların uzun süredir devam eden mücadelesini unutturmak için bir fırsat olarak kullanılmamalıdır. Türkiye, AKP iktidarı öncesinde de kadın olmanın ene zor olduğu ülkelerdendi ve şimdi de böyle olmayı sürdürmektedir.
Yüksel Sezgin Syracuse Üniversitesinde (ABD) politika bilimi dalında yardımcı prof. olmanın yanı sıra üniversitenin Orta Doğu Çalışmaları’nın yöneticisidir.